Yer Kocaelinin Karamürsel kasabası. O yıllarda bu ufacık kasabanın çoğu nüfusunu 13 harbinde Anadolu'ya gelen Saraybosna(Sarajevo) göçmeni Boşnaklar oluşturur. Benim anne tarafım gibi Müesser Hala da onlardan biri. Ahşap bir evde, Tabakhane mahallesinde oturuyorlar. Saraybosna'dan gelirken, anne ve babası hiç bir şey getirememiş yanlarında. Yoksuldur Müesser Hala. Eşi de kendisi gibi dar gelirli bir ailenin oğlu. Sade bir törenle evlenirler. Eşi, Gölcükteki Bahriye tezgahlarında çalışmaktadır. Müesser Hala ilk ve tek çocuğu Mehmet'e hamile kalışının altıncı ayında eşini bir kazada kaybeder. Yıkılmamaya gayret eder. Evlenmez, içine gömer sevgisini, gençliğini, aşkını. Zaten onlarda aşk ve evlilik bir keredir. Tekrarı mümkün değildir, ölüm gibi. Her şeyi Mehmet olmuştur. Oğlu, hayatının merkezidir. Bahçede türkü söyler hep Mehmeti için onun yokluğunda..
Vakit, vakit olur.. Zaman devrilir gider.. Mehmet on sekizine gelir. Askerlik çağıdır Mehmet için. Unutmaz devleti Mehmeti de. Çağırır hizmet için Bahriye'ye. O yıllarda Bahriye askerliği, kara askerliğine göre nerdeyse iki kat sürede bitiyor. Tam tamına 36 ay. Yani üç koca yıl. Müesser Hala nın yüreğine hançerler sokulur da bir şey diyemez kimselere. Mehmet bir sonbahar günü Levend olur Bahriyeye beyazlarını çekip.
Mehmet'i Dumlupınar denizaltısına verirler. Aylar, ayları kovalar. Mehmet, bir Nato tatbikatı öncesi izne gelir. Anacığıyla hasret giderirler. Bir kez daha öper anasının elini. Çıkar, gider gemisine bir bahar gününde.
Bir ay kadar sonra Nara burnunda, Azrail Naboland kılığında onlarca Bahriyelinin, çocuğun ve kadının tüm hayallerini biçer. Gönderir Dumlupınarı, Çanakkalenin derin ve soğuk sularına. Mehmet te dahil tüm gemi mürettebatı "Vatan Sağolsun" diyerek yatarlar ölüme. Radyolardan naklen dinler tüm Türkiye'deki analar, babalar,çocuklar,eşler,sevgililer, nişanlılar "Vatan Sağolsun deyişlerini. O gece Türkiyede onlarca kadının saçı bir anda bembeyaz olur. Aynı Müesser Hala gibi.
Hiç sesi çıkmaz, gözlerindeki iki damla yaştan başka. Fırlar çıkar sokaklara. Artık akıl kuşunu ten kafesinden uçurmuştur. İçinde külhanlar yanar hep. Kendisiyle birlikte ahşap evini yakana kadar bahçede, yollarda, bağda;
Mehmet Gitti Askere
Alır,Gelir Tezkere
türküsünü söyleyip durur, Mehmet'i, Kınalı Kuzusu için.
Bir kınalı kuzu da bizde var. Adı Emrah. Yalan ve ihanetin içinden kendini pırıl pırıl çekip almayı başarmış yüreği kuzu bir can çocuk. Kanaatkar ve Erdemli. Kaçımız onun başardığını gerçekleştiririz bilemiyorum..
-Gözüme de toz mu kaçtı, nedir ?
-Nereye tıkarım şu mendil meretini ben de bilemedim. Gevezelikten mi acep oldu ?
-Çokca söyledim değil mi ?
-Hikaye oldu mu durmam..
-Fazlaca oyalandım zaten.
Ey! Ahali !. Yolcumuz var artık. Eylemen Gari. Hazırlık lazımdır. Varıp gideyim ben..
Az daha unutacaktım. Gider ayak aklıma düştü de,
Eğer olur da, aklınıza ve yüreğinize Emrah düşerse eğer;
1 Aralık 2009 akşamı, elinize bir sürahi su alın ve kapılara, balkonlara, pencerelere çıkıp yollara serpin.
Oğlumuz bahtı açık, yüreği engin, sularla gitsin ve sular gibi tez vakitte gelsin.
Ve Onun yokluğunda cama vuran her damlaya, ona selam götürmesi için yüreğinizden geçenleri, bir şiir okur gibi fısıldayın.
Merak etmeyin. Bir Turna nın kanadına yapışıp türkü olur, ulaşır Emrah'a...
0 Yorum Yapılmış Yolcum Var Benim İçin