{ margin-top:0px; position: relative; top: -50px; }

Bir Çift Mandal

Yazar Yazmak Keyiftir 17.08.2009 Circa


Her sabah yataktan bir kütle gibi kalkıyorum. İçim bomboş ama ağır mı ağır. Ev, ev değil sanki; bütünüyle yalnızlık. Ve yalnızlık o kadar sessiz ki, toz tanelerinin yere düşüşünü bile duyuyorum. Bir de sürekli iç geçiren buzdolabını. Toplamıyorum yatağı. Ne anlamı var ki. Su akmasa da olur yüz yıkamak için. Zaten yıkamıyorum da hayallerin/in kaybolmaması için. Hep, o gün diyerek kilitlemiyorum kapıyı..
Belki ... Belki ....,
Pencereler kahkaha, kaldırım dünya neşesi, hava mis gibi sabun kokacak. Ve bahçede çamaşırlar, ay çiçekleri misali yüzleri güneşe dönük rüzgarla uçuşacak sen geldiğinde. Hep yaptığın gibi tutturmuş olacaksın saçlarını bir çift mandalla.
Seni öksüz bir çocuk gibi bekleyen Ben, o zaman anlamlı ve koltuğumun altındaki bir somun ekmek değerli olacak.
Bu benim kan oturmuş, morarmış iç yaralarımdan bir tanesi. Oysa ne kadar basit şeylerdir çamaşır mandalları. Ve nasıl zehir eder bana her çamaşır yıkanışını yada rüzgarda uçuşan çamaşırlara gözlerimin takılışını.
Beni seven, beni doyuran, saçlarımı okşayan ve yüzümü ezberleyen kaleme benzer ellerinle astığın uçuşan çamaşırlar ve güneşte rengarenk saçlarına değen rüzgardan sebep,
Bazen kendimi İkarus gibi hissediyorum. Hani şu babasının topladığı tüylerle uçan İkarus. Bu yüzden düşlerimin birinde;
Ben
Deniz kenarındaki bir evin bahçesinde mangal yapıyordum. Sonra evin kapısı açıldı ve tekparça, uzun etekli elbisesi ile dünyalar güzeli bir kadın, onunla aynı gözleri taşıyan küçük bir kız çocuğuyla birlikte elinde tepsiyle bana doğru geldi. Küçük kız kadının uçuşan elbiselerini yakalamaya çalışarak oyun oynuyordu. Kadın elindeki tepsiyi bana doğru uzattı. İçinde pişirmem için temizleyip hazırladığı balıklar vardı.Uzun uzun gözlerine baktım. Onu sevdiğimi söylemek istedim. Dudaklarımı araladığımda söyleyemeden uyandım.
Sen benim olduktan sonraki ilk yaz o evi satın aldım. Tüm birikimimi kullandığım için ilk iki sene hiç dokunamadım. Sonraki her yaz tatilimde yaklaşık 10-15 gün evin tadilatıyla uğraşıp rüyamdaki haline getirdim. Duvar diplerine çimen ve papatya resimleri yapmadım. Dolaplarına kurumuş papatyalar asmadım. Bunları senin yapmak istediğini biliyordum artık ne de olsa.
Son bir haftadır oradaydım. Orada son bir kez kalmak istedim. Bahçede oturup bekledim. Kapı açılmadı. Ve sen uçuşan eteklerinle oynayan bir kız çocuğuyla çıkıp gelmedin. Ve uyanınca yanımda olmaman gene acıttı. Ağladım. Ve bundan hiç utanmadım
.

İkarus'un Anısına
Bu Ufacık An Hikayesini Alıp, Kucaklayıp, Taa İçerine Koyan Asya Selda, Selda Kıza


edit post

27 yorum:

  1. öykü on Ağustos 17, 2009 dedi ki...

    Yıne sıır gıbı bı yazı..
    Ama keske huznu olmasa Alı abımın
    ıstıyorum kı yuzu gulsun artık..
    sevgılerımle..

    YanıtlaSil
  2. Ali İkizkaya on Ağustos 17, 2009 dedi ki...

    Sevgili Öykü Kız!
    Ne Yazık ki, dilekler dağıtılırken ben imkansız bir şey istemişim. Ve bana imkansız verilmiş. Hüzün ve .... benim parçalarım olarak kalacak.
    Sevgimle.

    YanıtlaSil
  3. Aşk ve Zehir on Ağustos 18, 2009 dedi ki...

    birgün bir mandal yakar yüreği, birgün bir şarkı duyulan uzaktan, birgün odadaki bir resim, birgün elindeki bir kahve...
    aslında herşey basit ama O olunca ne kadar özeldi değil mi onca basit şey?

    basiti özel kılan kimselerden uzak kalmak,ayrı düşmek zor ve yıkıcı ama yoksa eğer yanında, tercih etmişse gitmeyi o halde kendimize özel kılmayı becerilmektir bize düşen...

    Sevgilerimle Ali Abi...

    YanıtlaSil
  4. Başak BAŞOL on Ağustos 18, 2009 dedi ki...

    aaaaaaaaaaa!!!!

    Ama kızacam ben şimdi,siz kimi bekliyorsunuz bilmiyorum da sonunda ben geleceğim.Bak nasıl şenlenecek bir anda hayat.Ne mandal kalacak,ne çamaşır, uçuşan rüzgarda...Hatta o kafanızda ki sizi bu kadar üzen anılarda rüzgarda ki çamaşırlar gibi uçuşacak...

    Yazı çok güzel ama ben de Öykü gibi artık gül istiyorum.Şöyle düşün;kalabalıklar içinde yalnız olanlar var,yanında biri yattığı halde yalnız hissedeler var,kocaman bir ailesi olduğu halde hala nereye ait olduğunu bulamayanlar var.Sonuçta bu dünyaya gelirken de yalnızdık ,giderken de öyle olacağız...

    Sevgiyle Kal...

    YanıtlaSil
  5. Ali İkizkaya on Ağustos 18, 2009 dedi ki...

    Sevgili Aşk ve Zehir!
    Anlamışsın sen beni usulcacık ve seninde gözlerin takılmış. Dediğinde haklısın gayret etmek gerekli. Bazen oldu diyorsun. Minnacık bir şey çıkıp saldırıyor. Biliyorsun bir bardak kırılsa; ne kadar temirlersen temizle yine günün birinde ufacıcık bir cam tanesi kalıverdiğini görürsün. Bu yüzden cam kırıkları.
    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  6. asya selda on Ağustos 18, 2009 dedi ki...

    ne tanıdık bir yazı...
    ne tanıdık bir hüzün...
    ve ne tuhaf değil mi??

    YanıtlaSil
  7. Ali İkizkaya on Ağustos 18, 2009 dedi ki...

    Sevgili Başak!
    O nasıl geliş öööleee ooooo. Yıkıldı her yer. Rüzgar ve hava muhteşem olmuş. Hadi nooolurrr. Bi daa yapsana.
    Gelecek olan, ben sen(in)im diye gelecek olandır. Gel Başak, kapı sonuna kadar açık. Gel ki rüzgarla gitsin hepsi. Bende demişimdir öyle bir rüzgar esseki alıp götürse ne varsa. Getirse o eski sevecenliğimi ve gülüşümü, çocukca muzipliğimi. Gerçekten çok teşekkür ederim sana "Geleyim, gülüşün yerine gelsin" yorumun için.
    Sevgimle.

    YanıtlaSil
  8. Ali İkizkaya on Ağustos 20, 2009 dedi ki...

    Sevgili Asya Selda!
    Anladığına, dokunduğuna sevindim. Belki de aynı rüya yı görmüşüzdür. İnsanız. Sevginin güçlülüğü ile ilgilidir. Şaşırmam ama karşılaşmak. Bunu anlayan birisiyle karşılaşmak gerçekten güzel ve anlamlı.
    Teşekkür ederim.
    Sevgiyle.

    YanıtlaSil
  9. öykü on Ağustos 21, 2009 dedi ki...

    Alı abıııııı
    huzun dagılsın yuzun gulsun
    ödulun var
    bı bloguma ugrar mısın lutfen
    sevgılerımle:))

    YanıtlaSil
  10. Çınar on Ağustos 21, 2009 dedi ki...

    Bu ne aşktır Yarabbim.Bu ne biçim bir sevda. Böyle sevilen bir kadın nasıl gider? Ya da bu kadar severken bir erkek nasıl gidişine izin verir sevdiceğinin..?

    Ya da; bu, aşkı sevdayı anlatım mıdır yalnızca? Öyle ise, bu nasıl bir güzel anlatımdır böyle? Yürek dolusu. Büyülü ve gizemli. Harikasınız tüm yazılarınızı takipteyim.

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  11. Biraz on Ağustos 21, 2009 dedi ki...

    Ne kadar berrak ve son satirina kadar okutan cok guzel bir yazi, kaleminize ve emeginize saglik, paylastiginiz icin ise ayrica tesekkurler.
    Sevgi ve selamlarimla.

    YanıtlaSil
  12. asya selda on Ağustos 21, 2009 dedi ki...

    Aşk herzaman yanında olmak dokunmak olmamıştır onlar için..

    belkide gitmek zorunda kalmıştır kadın istemesede,
    erkek gitmesine izin vermek zorunda kalmıştır ne kadar dirensede kapı önlerinde açsada kollarını iki yana olmamıştır..

    ve o kapı kapandıgından beri geleceği gün için yaşamaktadır belkide ...
    ölemeyeceğim demiştir o dönmeden ,kendini yarı yoda bırakmaya hazırlanan ciğerlerine...


    ve,
    yalnızlıgıyla gurur duymakta ,başkasına aşık olamamaktadır...
    kadında ,erkekte...

    ben tercüme oldum ama yazıya Ali abi:):)
    AFFOLA:)

    YanıtlaSil
  13. Ali İkizkaya on Ağustos 21, 2009 dedi ki...

    Sevgili Biraz!
    Ben de seninle aynı duyguları paylaştım yazarken. Çok berrak ve kısaydı. Öyle ağladımki yazarken. Göz yaşlarımın adeta kloroform keskinliğinde ve yakıcılığında olduğu farkettim. Kimse için yıkıcı olmasın diye biraz yumuşattım. Beğenmene ve anlamana hissetmene sevindim. Umarım aynı temizlikte yazmaya gayret ederim.
    Sevgiyle.

    YanıtlaSil
  14. Ali İkizkaya on Ağustos 21, 2009 dedi ki...

    Sevgili Çınar!
    Ne güzel yazmışsın içinden geldiği gibi. Benim hayatımdaki kadınlar hep böyle sevildiler. Ve bu sevgi onlara ne yaptı bilmiyorum çekipp gittiler. Gitmemeleri için, inanmaları için çabamda da hakaret ettiler.
    Burda diyeceksin ki, kadın görmemişsin yada sevilmemişsin. Doğrudur. Bilirmisin ben canımın taa içini yanındayken bile özleyebilen, canımın içi bir çay içimi bile uzaklaştığında ona özlemimi bir not kağıdına yazıp buzdolabının yada yastığının kenarına koyan bir adamım. Çünkü kaybetmenin ne demek olduğunu biliyorum. Burnum çok sürtülmüş sokak taşlarına. Bu yazdıklarım hep beklediğime idi. Gelen geçenler oldu, talip olanlar oldu. Ama yalan söylediler. Umuduz dediler, ümidi kırdılar büsbütün. Hiç bir ümidim kalmayınca da biriktirdiğim ne varsa blog da yazmaya karar verdim. Kaybetmişsen, kafana vurulmuşsa; onun(her kimse) değil çamaşır asmasını, ayağının tozunu bile özlersin.
    Anladığın ve hissettiğin için çok teşekkür ederim. Yine yazarım bende çok var bitmez Çınar hanım.
    Hanedeki herkese sevgi ve saygı.

    YanıtlaSil
  15. Ali İkizkaya on Ağustos 21, 2009 dedi ki...

    Sevgili Selda Kız! Ah Can Kız !
    Bir insan nasıl ufacık bir öyküyü benimser, nasıl alıda bağrına bastırır içine sığdırır gibi. Ne iyi etmişsin böyle yapmakla. Ben de böyle olsun diye yazıyorum. Bu küçücük an hikayesi SANA AİTTİR bundan böyle. Senin adınla anılsın. Buna benzer bir tane daha var. Onu da senin yazacağım. Sevgi emek sarfedene verilmeli hak ettiğince.
    Söylediklerinde haklısın. Tek bir farkla. Bana gelenler mecburiyetten gitmediler. Şımarıklık ve bencillikten yalanla gittiler.
    Ne iyi ettin de yazdın.
    Sevgiyle.

    YanıtlaSil
  16. asya selda on Ağustos 21, 2009 dedi ki...

    tanıdık bir yüzü yıllar sonra görmüş sarılmış sırtına sıkı sıkı vurmuş
    çekmiş kokusunu içine doyamamış gibiydi..
    okudum çok sevdim senin yüreğinden dökülen ve artık benim olan bu hikayeyi...

    her geldiğimde buraya bu sayfaya

    gerçek dünyamda buluyorum kendimi sen başka yazılarda yazsan abim bu can kız gelip gidip sarılacak koklayacak hikaye-ni-mi...

    YanıtlaSil
  17. asya selda on Ağustos 21, 2009 dedi ki...

    ........canımın içi bir çay içimi bile uzaklaştığında ona özlemimi bir not kağıdına yazıp buzdolabının yada yastığının kenarına koyan bir adamım.......

    yok ya böyle olmamalı bukadar sevgiyi bilen bir insan

    şımarıkça,yalanla başbaşa bırakılmamalı...
    üzüldüğüm siz değilsiniz
    eminim sevgi hakettiği bir çift mandaldan sıyrılıp düşecek ellerinize...
    üzüldüğüm onlar...:)

    YanıtlaSil
  18. Ali İkizkaya on Ağustos 22, 2009 dedi ki...

    Sevgili Selda Can Kız!
    Biz de de özlemek için burnumun direği kırıldı denir. Kokusunu özler insan dostun, sevdiğinin. İçine sindirir gibi. Bir çeşit ritueldir. Bir dost bir kız kardeş kazandığıma ben de sevindim. Bu yazı da güzel bir elbise gibi senin üzerinde ne hoş ve alımlı durdu ve seninle anlam kazandı. Her zaman gel. Burayı güvenli bir vaha ve dost bağı olarak aklının sokaklarına yaz.
    Ben senin sevgine hem saygı hem de sevgi duydum.
    O küçük pırasanında poğaça ayaklarından öp benim için.
    Sevgiyle..

    YanıtlaSil
  19. asya selda on Ağustos 22, 2009 dedi ki...

    :):):)
    pırasa:)kızıma asyama hiç böyle hitap edilmemişti
    pırasa:))
    sevdim bu ismi:)

    asyanın adıda asya ile ilyastan bir parça:)
    ama pırasa::)
    tamam öptüm
    şimdi şu anda ve o da benim ayaklarıma sarıldı:)
    çıkmalıyım zira ayaklarım asyanın dişlerinin saldırısında:)

    YanıtlaSil
  20. asya selda on Eylül 09, 2009 dedi ki...

    her geldiğimde kapısını açmadan gidemediğim odam benim...yine hoşgeldim

    YanıtlaSil
  21. asyaselda on Eylül 11, 2009 dedi ki...

    tık tık tık...
    kimse yok mu
    ali abi???
    yeni bir sayfa açtım kendime http://tutunamayanlardanmsnz.blogspot.com

    ve bu bir çift mandalın ordada olmasını istiyorum izin verirsen..
    senin adını ekleyerek tabi..

    yüreğime alıp ta içimde hissetmişken onsuz yarım kaldı gibi...
    izin verirmisin?
    sevgiler

    YanıtlaSil
  22. asyaselda on Mayıs 28, 2010 dedi ki...

    ali abi:(

    YanıtlaSil
  23. Ali İkizkaya on Mayıs 28, 2010 dedi ki...

    Son günlerde aynı öteki tarafta yazdığın gibiyim. Hiç bir şeyi toplamıyorum. Sigara izmaritleri ve tabaklar...
    Saçlarına olmuş yada olabilecek bir şey beni çok üzer...
    Umarım bir gün bu benzerliğin yada hissedişin sebebini buluruz...

    YanıtlaSil
  24. asyaselda on Mayıs 31, 2010 dedi ki...

    Bende...
    Kybolup gidiyorum.
    Boynumda koparamadığım bir tasma
    kaçarken birden durup hızla gerisin geriye kaçtığım yerlere çarpıyorum.
    sessizce parçalanıyorum.

    saçlarım aynı merak etme...
    sevgimle,
    sebep???belki bir gün ...

    YanıtlaSil
  25. Ali İkizkaya on Temmuz 30, 2010 dedi ki...

    Günlüklerime baktım da, bu yazının yazılış tarihi 01.01.1993. Tam tamına 18 yıl geçmiş üzerinden. Böyle yazmışım ve O gün hissettiklerim aynen bunlardı..
    Ben bu satırları 18 yıl önce, burda birileriyle flört etmek amacıyla 18 yıl sonrasını düşünüp planlayarak yazmadım. Yaramın ve bana yapılan haksızlığın bir nişanesi olarak kalması ve bilinmesi için kaleme almıştım. Bir insanın böyle bir yarayı insanlara açık bir yerde yazabilmesi için hem çok cesur hem de gururunu ciddi derecede ayaklar altına almış olması lazım. Burası benim odam, benim kendimle hesaplaştığım, duvarlarına bağıra çağıra kendimin ne olduğunu söylediğim yer.

    YanıtlaSil
  26. Ali abi kaç yıl olmuş degil mi?
    Geldim,okudum,gitti
    Sevgiyle kal
    Asyaselda

    YanıtlaSil
  27. Sayın Ali İkizkaya Kadir gecemiz ülkemiz ve Ailelerimiz için hayırlara vesile olsun

    YanıtlaSil

Sevgili Okuyucu!
Burada yazılanların tamamı birbirimize kimi zaman buruk kimi zaman ise hoşça vakit geçirtmek ve geçirmek arzusu ile yazılmış hikayelerden öte bir şey değil. Bu dünya yolculuğumuzda birbirimize hikayeler anlatıyoruz. Beğenenler birlikte yürümeye devam ediyorlar. Amaçsa bir farkındalık yaratarak önümüzden geçenleri görebilmek. Bakmakla Görmek arasındaki derin farkı vurgulamak veya izah etmeye çalışmak gücümüzce.Söylediklerimin altındaysa paylaşma arzusundan gayri hiç bir şey yok.

Yüzünüz hep ışığa ve sevgiye doğru olsun.

Related Posts Widget for Blogs by LinkWithin

© Petit Prince Template by Petit Prince For Petit Prince Blog