Saatine baktı. Sigara paketine, çakmağına gitmedi bile eli. Viski şişesinin dibindekini kafasına diktikten sonra salondan çıktı. Kafasını uzatıp şöyle bir odasını süzdü. Kapının girişinde motorsiklet kıyafetlerine takıldı gözü ama gereği olmadığını düşündü. Sadece motorsikletinin anahtarlarını alıp pabuçlarını giydi. Beneği sevdi sepetinin içinde. Kapıyı bile çekmeye lüzüm görmeden hızlı adımlarla otoparka indi. Motorsikletini ayaktan indirdi ve çalıştırdı. Bir süre ısınmasını bekledi. Sol eli debriyajı sıktı. Vitese atıp ilerledi.
Yağmur hafif çiseliyordu. Üstünde tekbir tişört olmasına rağmen havanın istediği gibi olduğunu düşündü bir an. Yokuştan aşağı inerken çınar ağacının ordan Boğaziçine baktı. Sola döndü. Kavacığa yeni köprünün yoluna doğru. Hidiv Kasrı nın önünden geçerken inip kasrın bahçesini seyretti kapısından uzak ufuklara bakar gibi. Yürüyüş yolu sarı yapraklarla kaplıydı. Dönüp motoruna bindi. Hareket etti tekrar. İkinci Boğaz Köprüsünün açılmamış olan dönüş bandına girdi tersten. Tekrar durup motordan indi.
Şöyle bir baktı sevdiği makinesine. İlk satın aldığı günkü sevinci aklından geçti. Tebessüm etti. Motorsikletinin arkasındaki kutuyu açıp eldivenlerini alıp giydi. Kapattı kutuyu. Bindi. Tekrar hareket etti. Kenar şeritte bir iki seri atak denemesi yaptı. Arzuladığı gibiydi. Motoruyla bandın orta şeridine yerleşip hareket etti. Tüm vitesleri tam devir atlıyordu. Güzel hızlanmıştı makinesi. Biraz daha ister dediği sırada beyninin sokaklarında o nihavend şarkıda çalmaya başladı. Çok farklı bir keyif aleminin elindeydi. Şarkının o tekrar bölümünde gözlerinin gerisinden gelenlerde perde olup inmeye başlamıştı. Görüşü bulanmıştı ama önemli değildi. Süratini arttırdı biraz daha. Rüzgar yerine hala o şarkı çalıyordu kulaklarında. Gaz koluna biraz daha asıldığında hız göstergesi 180 i gösteriyordu. Ters yönde gidiyordu ve artık yol yavaşça üstüne katlanmaya başlamıştı. Kısa süre sonra istikamet kavramını kaybedip yoluna kenarına kaymıştı. Motorun kaydığını hissettiği an vites küçülttü. Düzelir gibi olduysada o içinde durmayan şarkı en tepe noktasına erişmişti.
Aniden ellerini havaya kaldırıp "Hey, Be ! Gelmezmiyim Ben Sana" diye bağırdı. İndirmedi bile ellerini. Çaktı motoruyla bariyerlere. Havada uçarken tebessüm etti. Vucudu yere çarptığında şarkı; "Gelmezsen eğer, mevsimi nerden bilecekler" diyordu.
Hemşire saçlarını düzeltirken açtı gözlerini. Midesi bulanıyor gibi olsa da kavradı nerede olduğunu. Hemşire yanağını sıkıştırırken;
-Güzel kafalı çocuksun. Ne vardı kafanı kırmakla derdin ? Şanslıymışsın. Çimenlerin üzerine düşmüşsün. Fazla acımamıştır dedi.
Hemşire teskin etmek ister gibi saçlarına dokunduğunda iki damla yaş aktı gözünden.
"Acıyor" dedi.
"Hem de çok. Hem de en acı."
"Tek ve kocaman."
Göz yaşlarında hem gelişinde hem de gidişinde acıtan tek bir şey vardı.
Gelirken de giderken de acıtan tek ve yegane şey...
Etiketler:
Cam Kırıkları
Yağmur hafif çiseliyordu. Üstünde tekbir tişört olmasına rağmen havanın istediği gibi olduğunu düşündü bir an. Yokuştan aşağı inerken çınar ağacının ordan Boğaziçine baktı. Sola döndü. Kavacığa yeni köprünün yoluna doğru. Hidiv Kasrı nın önünden geçerken inip kasrın bahçesini seyretti kapısından uzak ufuklara bakar gibi. Yürüyüş yolu sarı yapraklarla kaplıydı. Dönüp motoruna bindi. Hareket etti tekrar. İkinci Boğaz Köprüsünün açılmamış olan dönüş bandına girdi tersten. Tekrar durup motordan indi.
Şöyle bir baktı sevdiği makinesine. İlk satın aldığı günkü sevinci aklından geçti. Tebessüm etti. Motorsikletinin arkasındaki kutuyu açıp eldivenlerini alıp giydi. Kapattı kutuyu. Bindi. Tekrar hareket etti. Kenar şeritte bir iki seri atak denemesi yaptı. Arzuladığı gibiydi. Motoruyla bandın orta şeridine yerleşip hareket etti. Tüm vitesleri tam devir atlıyordu. Güzel hızlanmıştı makinesi. Biraz daha ister dediği sırada beyninin sokaklarında o nihavend şarkıda çalmaya başladı. Çok farklı bir keyif aleminin elindeydi. Şarkının o tekrar bölümünde gözlerinin gerisinden gelenlerde perde olup inmeye başlamıştı. Görüşü bulanmıştı ama önemli değildi. Süratini arttırdı biraz daha. Rüzgar yerine hala o şarkı çalıyordu kulaklarında. Gaz koluna biraz daha asıldığında hız göstergesi 180 i gösteriyordu. Ters yönde gidiyordu ve artık yol yavaşça üstüne katlanmaya başlamıştı. Kısa süre sonra istikamet kavramını kaybedip yoluna kenarına kaymıştı. Motorun kaydığını hissettiği an vites küçülttü. Düzelir gibi olduysada o içinde durmayan şarkı en tepe noktasına erişmişti.
Aniden ellerini havaya kaldırıp "Hey, Be ! Gelmezmiyim Ben Sana" diye bağırdı. İndirmedi bile ellerini. Çaktı motoruyla bariyerlere. Havada uçarken tebessüm etti. Vucudu yere çarptığında şarkı; "Gelmezsen eğer, mevsimi nerden bilecekler" diyordu.
Hemşire saçlarını düzeltirken açtı gözlerini. Midesi bulanıyor gibi olsa da kavradı nerede olduğunu. Hemşire yanağını sıkıştırırken;
-Güzel kafalı çocuksun. Ne vardı kafanı kırmakla derdin ? Şanslıymışsın. Çimenlerin üzerine düşmüşsün. Fazla acımamıştır dedi.
Hemşire teskin etmek ister gibi saçlarına dokunduğunda iki damla yaş aktı gözünden.
"Acıyor" dedi.
"Hem de çok. Hem de en acı."
"Tek ve kocaman."
Göz yaşlarında hem gelişinde hem de gidişinde acıtan tek bir şey vardı.
Gelirken de giderken de acıtan tek ve yegane şey...
0 Yorum Yapılmış Tek ve Kocaman İçin