{ margin-top:0px; position: relative; top: -50px; }

Hiç

Yazar Yazmak Keyiftir 17.06.2009 Circa

Bu bir kitabın son sayfasıdır hatırlandığı gibi. Derin inanışlar, sezgiler vardır o basit çizimde bilgeler ve gönül aynasının sırlarına teslim olanlar için ...
Yüzünü yıllar önce o beyaz banyo fayanslarına dayadığı andaki gibi hissediyordu. Geçmiş, gitmiş, mazinin tozlu kuytularında yitmiş olduğunu düşündüğü o duygu yine karşısına dikilmişti Kaş ın sahil kenarında. Böyle bir yerde böyle bir hissediş oturmuyor, durmuyor üstünde diye düşünse de gelmiş ve yaz sıcağında kara bir manto gibi örtmüştü tüm ruhunu. Ne yapıp ne etse, ne kadar silkinse çıkmıyordu. Yapışmıştı ruhunun her zerresine. İnsan yığınlarının içinde bile rüzgarlı adalar gibi miydi ?. Onu da bilmiyordu. Öylece kalmıştı.
On aydan bu yana kendiyle mücadele ediyordu oysa. Zaman zaman iyiye dair toparlanma denilebilecek toplu iğne başı kadar gelişmeler gösteriyordu. Hatta mektup bile yazmaya başlamıştı. Kimi zaman kırılmış, kimi zaman da kırılmışlığına ağlıyordu. Gerçekte başına gelenleri yazmak, not etmek istese de şimdilerde. İçi üşüyor, meczup gibi yollara düşüyordu. Olmuyordu. Gittiği yerlere sığamıyor, bir başka yere doğru tekrar yola çıkıyordu. Bazen garip bir şekilde yaptıklarına vücudu, ruhu tepkiler veriyordu adını bilmediği. Zor da olsa yazmalıydı neler olduğunu.
Ve o gün başladı usulca not düşmeye ...


Ne olduysa bugün birisinin parmağını şıklatmasıyla sahne durdu. Figürler, dekor, perde durdu.
Ben durdum. İçimin saati durdu. Yaşadığım kasabanın sessizliği bile bana gürültü geliyor. Herşeyi
n hareketi durmalı ki ben de durayım. Yoksa o hareketin iteklemesiyle yiyiyor, içiyor ve hareket ediyor olacağım. Yemek, içmek, yürümek, düşünmek, hatırlamak ...
Hiç bir eylem olmamalı. Hatta intahar etmek, ölmek bile olmamalı. Nefes alışım dahi durmalı. Anıları düşünmek, yazmak, yazmak istemek bile durmalı. O bilmediğim yerde her türlü eylem ve düşünce donmalı.
Göz bebeklerimin hareketi var ya ?.
O bile ağır geliyor.
Zannediyorum ki yaptığım ve yapacağım her türlü eylemi beni hayata bağlayacak korkusuyla istemiyor ve red ediyorum. Ruhum bu eylemsizlik halini o kadar çok uygulamaya koymak istiyor ki çoğunlukla hafızama saldırıp tüm kayıtları silmek için savaşıyor. Hem de sırf düşünme eylemini elimden alabilmek için. Bilmediğim bir yerde ya ben kendimi kaybettim. Ya da büyük olasılıkla kayboldum. Bu öyle sokakta adres kaybedip etrafa şaşkın bakınmak gibi bir şey değil. Uzun yıllardır ruhumun katotoniye eğilimi olduğuyla ilgili sezgilerim var. Oralara mı gidip gidip geri geliyorum ?. Gidip geri geliyorum da. Bir de içimde kaybolmuş beni bulmamak, geri getirmemek gibi bir istek buz dağı da var ıssızlarda. Ya bir gün gider orada kaybolur geri dönemezsem ?.
Unutursam Gülümü, Yıldızı mı ?
Nasıl bir insan kendinden bu denli korkar ?.
Bu kadar beni, kendini istemez mi?

Bu denli mi vazgeçer ? ...

Birisi odaya girip düğmeyi kapattı.
Kesildi içimin şarkısı.
Söndü ışıklar.
Durdu içimdeki Lunapark.



edit post

0 Yorum Yapılmış Hiç İçin

Yorum Gönder

Sevgili Okuyucu!
Burada yazılanların tamamı birbirimize kimi zaman buruk kimi zaman ise hoşça vakit geçirtmek ve geçirmek arzusu ile yazılmış hikayelerden öte bir şey değil. Bu dünya yolculuğumuzda birbirimize hikayeler anlatıyoruz. Beğenenler birlikte yürümeye devam ediyorlar. Amaçsa bir farkındalık yaratarak önümüzden geçenleri görebilmek. Bakmakla Görmek arasındaki derin farkı vurgulamak veya izah etmeye çalışmak gücümüzce.Söylediklerimin altındaysa paylaşma arzusundan gayri hiç bir şey yok.

Yüzünüz hep ışığa ve sevgiye doğru olsun.

Related Posts Widget for Blogs by LinkWithin

© Petit Prince Template by Petit Prince For Petit Prince Blog