{ margin-top:0px; position: relative; top: -50px; }

Zarftaki Göz Yaşları

Yazar Yazmak Keyiftir 22.04.2009 Circa


Sabaha devrilen saatler ne tehlikelidir bir bilsek.. Ve Bilebilsek …

Yalnızlık, iç buruklukları, pişmanlıklar ve hesaplaşmalar hep bu zamanlarda gelip dayanırlar. Kapı önündedirler şimdi. Dayandıkça dayanırlar dışarıdan. İtiş kuvvetlerinin aksine zayıftır insan o saatlerde. Ne yapsa da karşı koyamaz, elleri düşer ve boyun eğer içeride direnmeye çalışan. Yollar daralmış, çıkmaz bir sokağa girilişin hızıyla kafa vurulmuş ve elimizin tersiyle halı altına süpürülmüş görmek istemediklerimiz o çarpmanın sarsıntısıyla gizlediğimiz yerden dökülüvermiştir beynimizin sokaklarına.

Bir yığın cam kırığı… Aslında bize cam kırıkları gibi gözükse de kırılmış bir aynanın parçalarıdır sivri sivri…

Bir zamanlar nefs denen şeytanın, beden dediğimiz hapishane içinde bize oynadığı oyun ile sarhoşken biz, hücrenin penceresinden farklılığımızı anlatmak için geçenlerin bize sabırla tuttukları ve sonrada fırlatıp attıkları aynaların parçalarıdır onlar.

Kibirden beğenmemişizdir onların aynalarındaki görüntümüzü. İlla da kendi aynam. Benim görüntüm. Ben yine Ben. Pamuk Prenses deki Cadı gibi…

Artık ne Pamuk Prenses ne de Beyaz Atlı Prensizdir. Bizde cadının sihirli güçleri de yoktur artık…

Yapayalnız ve zayıfızdır. Cam kırıklarının her biri bir hançer gibi batar çıkar ruhumuza, kalbimize. Sonra siyah bir Graffiti Spray'i ne dönüşerek aklımızın sokak duvarlarına bizimle ilgili, okumaya dahi tahammül edemeyeceğimiz cümleleri yazar ve bize zorla okutur …

Böyle anların hesabını iyi vermek lazım. Hani “ Cehennem’e seccade sereceksen zebaniler maşallah desin” misali.

Bir kağıda güzel bir dolmakalemden akan siyah bir mürekkep ile o cam kırıklarındakilere haklarını teslim ettiğimizi yazmalıyız… Fakat bu yetmez. Hani kırmışlıklarımızın kefareti. Bu geri ödemesi mümkün olmayan hesap pusulasının en önemli kalemi İncitilmişlikleri için de yazmalıyız…

Bilmeliler ki zarfın içinde iki damla da göz yaşı var.

Pulu yalayıp zarfın üstüne yapıştırırken dilimizde kalan kekremsi tat ile içimiz son bir kez burkulmalı…

Artık kutuya atmak gereklidir zarfı yumuşakça okşayarak ona ulaşması için.

Küçücük bir dua, Son bir teşekkür ve bir elveda mırıldanırken el sallayarak…

edit post

3 yorum:

  1. Tarki on Mayıs 01, 2009 dedi ki...

    Şimdi yanında olsaydım da sana kocaman bi sarılsaydım..

    YanıtlaSil
  2. Ali İkizkaya on Mayıs 02, 2009 dedi ki...

    Benim Güzel Oğlum ve Güzel Yüreği Aydınlık Arkadaşım!
    Böyle hissettiğin için Allaha ne kadar şükretsem azdır. Beni olduğum gibi seven ve bu halimle kucaklayan dostuma kocaman sarılır ağlar ve koklardım.
    İyiki varsın geç yaşımın en kıymetli kazancı Tarki oğlum
    Ali Abin.

    YanıtlaSil
  3. Ali İkizkaya on Mayıs 14, 2009 dedi ki...

    Tarki Oğlum!
    Yorumuna teşekkür etmemişim.
    Hem özür diler. Hem de teşekkür ederim.
    Ali Abin.

    YanıtlaSil

Sevgili Okuyucu!
Burada yazılanların tamamı birbirimize kimi zaman buruk kimi zaman ise hoşça vakit geçirtmek ve geçirmek arzusu ile yazılmış hikayelerden öte bir şey değil. Bu dünya yolculuğumuzda birbirimize hikayeler anlatıyoruz. Beğenenler birlikte yürümeye devam ediyorlar. Amaçsa bir farkındalık yaratarak önümüzden geçenleri görebilmek. Bakmakla Görmek arasındaki derin farkı vurgulamak veya izah etmeye çalışmak gücümüzce.Söylediklerimin altındaysa paylaşma arzusundan gayri hiç bir şey yok.

Yüzünüz hep ışığa ve sevgiye doğru olsun.

Related Posts Widget for Blogs by LinkWithin

© Petit Prince Template by Petit Prince For Petit Prince Blog