{ margin-top:0px; position: relative; top: -50px; }

Mektup ve Minik Postacı

Yazar Yazmak Keyiftir 12.07.2009 Circa


O Ki Kral Süleymandı...

Ama her sabah yüzünü yıkadıktan sonra baktığı aynada kendisini hep yarım ve eksik görüyordu. İçi burkuluyordu her aynaya baktığında. Suret kendisi değildi ne kadar bulmaya gayret ettiyse de.
O Kral Süleyman'dı !. O Süleyman Peygamber'di.
Mesnevi de anlatıldığı gibi; kendisine, malı mülkü kalbinden çıkarmış olduğu için "Fakir Süleyman" diyordu. Diyordu demesine de içi hep tütmekteydi. Geometri ve matematikde ondan ileri kimse yoktu. Hep tefekkür halinde olmasına rağmen bulamıyordu sorusunun cevabını. Onca şana şöhrete mala, ilme ve göklerdeki, yerdeki, toprak altındaki mahlukatlara hükmetmesine, konuşabilmesine rağmen hep eksik yarım hissediyordu kendisini. Mevlana ve Tebrizi'nin hissettiği gibi. Gönlünün yarısının hasretiyle yanmaktaydı hep.
Bir sabah, gördüğü rüyanın da etkisiyle Kudüs'te Zeytin Dağ'ının karşına şantiyeyi kurdurur. Buraya tek Tanrı adına bir mabed yaptıracaktır. Bugünkü Mescid-ül Aksa'nın ve içinde Hacer-ül Muallak'ın bulunduğu yerdir mabed için seçtiği alan. Evrenin Geometrik noktasındadır. İçinde ki aşk ile planlarını dahil kendi çizer. Çalışanları sınıflara ayırır, bilgi ve becerilerine göre. Yıllar alır mabedin yapımı. Bir ara bu tek Allah adına yapılan tapınağın inşaası durur. Kalfalarından bazıları, dul bir kadının evladı olan baş mimarını öldürürler. Sırf hakları olmayanı almak için. Çok üzülür Kral Süleyman baş mimarının kaybına. Bir müddet durur şantiyede çalışmalar. Fakat Dicle-Fırat arasında bir ülkeden gelen yeni bir mimarla, biter yıllar sonra mabed.

Mabedin açılış ve Allah için adanması törenine her ülkeden krallar gelir. Bugünkü adıyla Yemen, eski adıyla Saba diyarından da Melike Belkıs. Kral Süleyman Belkıs'ı görür görmez aşık olur. Bilir eksiğinin, yarısının geldiğini.
Sadece bir tek gece başbaşa kalabililirler. Kudüs teki mabedin ön tarafındaki bir evin balkonunda sabaha kadar konuşurlar yada rivayete göre birlikte olurlar. Saba Prensesi Belkıs da Kral Süleyman gibi gizli ilimlere tekris edilmiştir. Sabaha kadar birbirlerinin gönül okyanuslarına dalar çıkarlar. Süleyman daha bir aşık olur eksiğine, yarısına. Gitmesini istemese de Belkıs sabah rüzgarıyla birlikte ülkesine doğru yola çıkar Süleyman'ı arkasında bırakarak.
Kral Süleyman Belkıs'ının gidişinden sonra daha da bir yarım, anlamsız kalır. İçine düşen ateş ve özlem ile bir mektup yazmaya başlar Belkıs'a. Mektup, islamiyetten 3600 yıl öncesi kaleme alınmasına rağmen ilginçtir ki Besmele ile başlamaktadır. Kral Süleyman girizgahta; eksiği, Belkıs'ını gönderen Allah'ına şükretmektedir. Mektubunu bitirdiğinde; seyir bilgisi iyi, uzun mesafelere dayanıklı ve pusulası en mükemmel olan Yelkovan Kuşunu huzuruna çağırır.
Denizin üzerinde alçaktan uçup fır fır dönen yelkovan kuşları? Hani o Orhan Velinin şiirlerinde " şu ada senin bu ada benim" diye kilometrelerce uçan uzun çengel gagalı, sırtları gri, karınları beyaz, derileri su geçirmez balık avcısı, rüzgar kovalayıcısı yel-kovan lar.
Piri Reis'in Kitab-ı Bahriyesinde anlatıldığı gibi Kral Süleyman denizcilik ilminin de piridir. Haritalarını açar. Birbir anlatır Yelkovan'a Yemen ellerini, izleyeceği rotayı. Yelkovan mektubu alır ve sevdiceğiyle vedalaşır. Gidip de dönmemek. Gelip de bulamamak vardır. Gerçi hiç geri dönmediği olmamıştır Yelkovanın. Bırakır kendini rüzgarlara, gagasındaki Kralının Belkısı'na yazdığı mektupla. O küçük vücuduyla Kudüsten Lübnana, oradan da Kıbrıs üzerinden Mısır cihetiyle Kızıldenize ulaşıp Hint Okyanusu çıkışında ki Saba ülkesine varacaktır..
Yemene varmadan önce Zanzibar adası açıklarında sevdiceğini özleyen Yelkovan, onun seslendiğini duyar gibi olur. Cevap vermek ister. Ama mektup Hint Okyanusu'nun derin sularında kaybolur gider. Kaybeder kralının mektubunu ufacık Yelkovan.
Yelkovanlar Fırtına kuşları ailesindendir (Puffinus Gravis). Göçmen kuşlar grubundandır ve 12.5 saatte 700 mil, bir yılda ise 64000-70000 km katedebilmektedir. Bir yelkovan hiç durmadan sürekli 1000 mil civarında uçabilir. Bu hikayede ki yelkovanımız yaklaşık 33-42 cm boyunda dır. Yelkovanlar tüm hayatları boyunca tek bir dişiye aşık olur ve yaşamlarının tamamını onunla geçirirler aynı yunuslar gibi. İngilizce adları ShearWater yani suyu yırtan, kesen anlamındadır. Dünyanın en alçak irtifada uçabilen kuşlarıdır. Hareketleri, deniz yüzeyine çok yakın keskin,sert ve dönüşlüdür. Suya bakarak uçarlar bir şey arar gibi.
Acı bir çığlık kopar Yelkovan dan. Mektubu düşürdüğü yerde sulara dik dik iner. Sanki yırtmak, suları aralayıp ulaşmak ister gibi kaybettiğine. Döner durur Belkıs'ın mektubunu bulabilme ümidiyle. Parçalar kendini ama nafiledir. Tecelliyat gereğini yapmış parçalar evrene saçılmıştır. Kudüs'te Süleyman, Yemen'de Belkıs ve okyanus ortasında Yelkovan öylece ıssız ve eksik kalmışlardır. Dönemez geri Yelkovan, devam eder aramaya Belkıs'ın mektubunu.. Kudüs'te kalan kendi yarısını.. Süleymanın sevgisini...

Eğer olurda bir gün çıkarsanız okyanusa ,
Ufak, karnı beyaz bir kuş sulara
Yırtarcasına dik dalıyor,
Denize göğsü değecek kadar yakın uçuyorsa,
Sonra hep dönüp aynı noktaya geliyor,
Ve ufacık gözleri telaşlı, bir şey arıyorsa ...
Bilin ki Yelkovandır. Çırpınıyordur eksik kalmasın diye hala ne Belkis ne Süleyman
Ve ne de ........


edit post

8 yorum:

  1. Erkan Şen on Temmuz 13, 2009 dedi ki...

    Ellerine sağlık yine güzel bir yazı/hikaye olmuş. Bana çok önceden okuduğum o kıssaları hatırlattığı içinde ayrıca manidar oldu.

    İzninle küçük üç katkıda bulunmak isterim:

    1. Kur'an Kerim de o kuşun adı Hüdhüd olarak geçer ve gerçekten aşîklısının aşığıdır.

    2. Kur'an Kerim 'de geçen kıssayı merak edenler NEML sûresi 22 - 44 ayetlerinde bu konuyu bulabilirler. (http://www.diyanet.gov.tr/kuran/meal.asp?page_id=377)

    3. Mesnevide ise 4. kitaptan ayrıntılarıyla okuyabilirler.

    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Ali İkizkaya on Temmuz 13, 2009 dedi ki...

    Sevgili Erkan!
    Ellerine sağlık ne iyi ettin yazmakla. Farkettiğin gibi ben başka bir koldan yazarken senin yorumunda tamamlayıcı cüz gibi olmuş. Tekrar teşekkürler.
    Sevgiyle.

    YanıtlaSil
  3. Tarki on Temmuz 13, 2009 dedi ki...

    Nedense hikayede en çok yelkovan kuşuna üzüldüm. Sevdiceğinden ayrılıp yollara düşen, çok zor bir görevi üstlenen, tüm sorunlarla mücadele eden ve sevdiceğine olan hasretiyle hata edip görevini yerine getiremeyen yelkovan kuşu. Zavallıcık o mektup yüzünden evine sevdiğine de dönememiş. Halbu ki kral istese kalkar gider yemen ellerine (onu bağlayan şeyleri unutarak). Zavallı yelkovan sıcak yuvasından hayattaki tek eşinden ayrılıyor görev uğruna..
    Dönseymiş ya hemen geriye önce sevdiceğine sonra Kral 'a diyor insan içinden.

    YanıtlaSil
  4. Ali İkizkaya on Temmuz 14, 2009 dedi ki...

    Canım Tarkim!
    Ali abini yumuşak yerinden yakalamışsın yine. Kendim yazmama rağmen ben de Yelkovan dan yanaydım. Yelkovan gibiydim anladığın gibi.
    Sevgimle.

    YanıtlaSil
  5. sufi on Temmuz 14, 2009 dedi ki...

    Sevgili Ali;
    Kuran'da adı geçen bu kuşun Hüdhüd olduğu söylense de yani çavuş kuşu, taht yapımında usta hititli bir subay olduğu varsayımını da söyleyenler var.Bu subay bir çırpıda, hemen, hızlı bir şekilde Belkis’ın tahtını yapabileceğini (getirebileceğini) söylemiş ve çok kısa bir sürede de yapmıştı.
    Ama senin hikayende geçen yelkovan kuşu da aynı kuşa başka yörelerde verilen bir isim olsa gerek.Ellerine sağlık yine kuşların sadakatine bir güzel örnekti yazdıkların sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  6. Ali İkizkaya on Temmuz 14, 2009 dedi ki...

    Sevgili Sufi!
    Yine geldin, cana keyif getirdin, akla bilgi getirdin. Yazdıklarını pek bir sevdim ve bir şey daha öğrendim. Böyle tetikleyen ve tamlayan yazıları ben pek bir seviyorum. Ben de ki söylence dünya denizcileri arasında tanınan ve Noahit(Nuh Tufanı) çıkışlı bir hikaye.
    Gözüm kulağım olmuşsun can dost. Ne mutlu bana.
    Sevgimle.

    YanıtlaSil
  7. neva on Temmuz 15, 2009 dedi ki...

    Selam Ali Bey,
    yazılarınızı çok yakın bir tarihten itibaren-heyecanla-takip ediyorum...öyle benden,öyle bizden ki! sukutu ikrara dönüşen yalnızca siz degilsiniz ... yazma sevginiz daimi olsun...nevasude

    YanıtlaSil
  8. Ali İkizkaya on Temmuz 15, 2009 dedi ki...

    Sevgili Neva!
    Ben şimdi düştüm bir müşküle. İsmin Neva ise güzel, hoş az rastlanır. Yada Nevasude olabilirmi ki hem ilk hemde Asude bir arada o da başka bir güzellik. Birde Neva Sude çıkıçıyor o daha başka bir letafet. O yüzden nasıl sesleneyim bilemedim. Benim de bir Asude halam var. Pek güzel isimdir anlamıda, fonetiğide. Bu tarz güzel isimler artık yok. Ne mutlu size.
    Evet artık sukut bizde ikrar oldu gayretimiz kendimizi terbiye etmekten başka bir şey değil. Keşke herkes ikrarının bir farkına varsa. Yalnız bu sukut zat halini aldımı işte böyle yakıyor kaleme vuruyor. Yorumunuza teşekkürler. Safa getirdiniz.

    YanıtlaSil

Sevgili Okuyucu!
Burada yazılanların tamamı birbirimize kimi zaman buruk kimi zaman ise hoşça vakit geçirtmek ve geçirmek arzusu ile yazılmış hikayelerden öte bir şey değil. Bu dünya yolculuğumuzda birbirimize hikayeler anlatıyoruz. Beğenenler birlikte yürümeye devam ediyorlar. Amaçsa bir farkındalık yaratarak önümüzden geçenleri görebilmek. Bakmakla Görmek arasındaki derin farkı vurgulamak veya izah etmeye çalışmak gücümüzce.Söylediklerimin altındaysa paylaşma arzusundan gayri hiç bir şey yok.

Yüzünüz hep ışığa ve sevgiye doğru olsun.

Related Posts Widget for Blogs by LinkWithin

© Petit Prince Template by Petit Prince For Petit Prince Blog