Hiç aklıma gelmezdi böyle bir mektup yazacağım ve hiç aklıma gelmezdi geri dönüp seni deliler gibi arayacağım... Oysa oluyormuş. Hayat ödetiyormuş hoyratça harcanılan fırsatları ve toyluk döneminin dikkatsizliklerini, körlüklerini. Hem de burnunu sürte sürte adamın, şimdilerde bana yaptığı gibi....
Sahi ! ... Sen !
Bazen o mavi sulara bakıp hatırlıyormusun beni,... ilk karşılaşmamızı?. Senin belleğinde bana dair neler kaldı ?. Senin de hiç, iç geçirdiğin oldu mu ?, ben aklına gelince. Adaya gelişimi, seni buluşumu hatırlıyormusun ?Ne kadar rüzgarlı bir Ege adasıydı, hem de haritada dahi seçilemeyecek kadar ufak. Gemiden kurtulmanın verdiği ferahlık ve karaya ayak basmanın isterikliğiyle kürek çekiyordum ayakta, son hızla rıhtıma varmak için . Küçüçük bir balıkçı barınağı vardı, adanın girişinde üç beş teknenin ancak borda bordaya bağlayabildiği.
O melanet ! tabut gemiden kaçmış olmaktan başka bir şeye kitlenmemiş beynim, hep tekneler arasında bir boşluk arıyordu karaya ilk adımı atmak için. Öğle sıcağı kafa tasımı delip, beynimi eritiyordu sanki. Rıhtımdaki boşluğu görüp o tarafa kayığı döndürdüğümde; boynun bükük denize bakıyordun. Bakmış, ama farketmemiştim seni ben. Sandalı karaya, baştan bağlayıp rıhtıma atladığımda dönüp bakmıştın. Ama öylece fırlayıp gitmiştim. Sana karşılık vermeden, kayıtsız ve ruhsuz. Soluğu Vasilis'in kahvede almıştım. Herkese "Kalimera" nın ardından bir sürahi soğuk su dökmek için tepeme. Motor harareti yükselmiş eski model arabalara yaptıkları gibi. Kahvedekilerin tümü, suya düşmüş sıçana benzeyen halime koyvermişlerdi kahkahayı, sen hala denize bakarken. Ve belki sen de gülmüştün, beni göz ucuyla takip ederek. Sen yoktun aklımda, Vasilis'den bir orta şekerli bir de arka cebimde buruş buruş olmuş, Simi'den aldığım kartpostala yazmak için kalem isterken . Kahve-cigara keyfiyle, aceleci harflerin uzaklara seslenişine benzer karalamıştım kartpostalın arkasına. Öğle sıcağında bir hoş olmuş kafam, Vasilis kahve boşunu alırken elimdekinin nasıl gideceğini sorduğunda ayıldıy dı. Sonra cüzdanından, üstünde Venizelos resmi olan bir pul çıkarıp ilerdeki boş dükkanın önünde asılı posta kutusunu işaret etmişti Vasilis. Posta pullarını hep yalamayı sevmişdim. İçimden, kanımdan, vücudumdan bir şeyler karışıyor mektuplara diye. Ve belki de pulun o eczalı yapışkanının dilde kalan kekremsi tadı, özlemin iç burukluğu rengindeydi.
Seni ilk farkettiğimde posta kutusunun önündeki gölgede oturmuş denize, uzaklara bakıyordun öylece. Aslında senin için ikinci, benim içinse ilk karşılaşmamızdı. Kutuya kartpostalı atarken adres hanesine yazacak birşeyim olmadığını farkedip merdivenlere çöktüğümde, o tatlı sesinle "Merhaba" demiştin. Senin "Merhaba" na iki minnacık damlayla mukabele edebilmiştim zor zahmet. Yılgınlığım ve boşluğum aklıma gelivermişti ya. Düşmüştü kollarım. Ellerim dizlerimin üstündeydi bir kartpostalla birlikte ve gözlerim onlara bakıyordu ne yaptığımı, ne olduğumu, kimliksizliğimi sorgular gibi. O basamaklarda, daldığım yerden çok daha uzaklara doğru bir yolculuğa çıkarken sokulup, elini elimin üstüne koymuştun sen....
His Edip ... Hissedip... "Gitme" der gibi...
Uzaklarla, Çok Uzaklarda Kaçışla Devam Edecek ...
öykü on Temmuz 16, 2009 dedi ki...
YanıtlaSilGuzel resımlerle renklendırılmıs
bı bulusma
bulma
sevgıyı yakalama
oykusunun baslangıc satırlarını okudum
devamını merakla beklıyorm
Çınar on Temmuz 16, 2009 dedi ki...
YanıtlaSilSelam; Merakla bekliyorum hikayenin devamını...
Sevgiler
sufi on Temmuz 16, 2009 dedi ki...
YanıtlaSilSevgili Ali;
O posta kutusu hala duruyorsa o adada;Özel ULAK, gideni getirecek geri SANA.Giden sensen; işte o zaman da ULAK seni döndürecek demektir ardında bıraktığına.Sevgilerimle.
Tarki on Temmuz 17, 2009 dedi ki...
YanıtlaSilAh! be Ali abim,
Sana hep diyorum, ama ne geçmişten ders alıyorsun, ne de aynı şeyleri yaşamaktan bıkıyorsun. Seni haketmeyen bir hayalet için gerçek bir sevgiyi nasıl da harcamışsın. İnsan böyledir. Gönlünü biri doldururken başka birine girecek boşluk bırakmaz. Gidenin gelmeyeceğini gelse bile o boşluğu hiç bir zaman dolduramayacağını sen benden iyi biliyorsun. Sen yeterki hak etmeyenlerle doldurma orayı. Ardından gelir diye boş tutma orayı. Gün gelecek birisi dolduracak en ufak bir boşluk bırakmadan...
Ama biz görmeyi, bilmeyi öğreniyoruz yaşadıklarımızla. Şimdiye kadar bakıp da görmediklerimizi görmek, görüp de bilmediklerimizi bilmek için.
Sen o kocaman yüreğine güven. Seni seven biri hep olacak..